"Al, bu senin köpeğin!"

Share

Sonunda kendi evime çıkarak köpek alma hayalime iyice yaklaşmıştım. Sokakta ya da barınakta yaşayan, sahiplendirilmeye çalışılan, ihtiyacı olan bir hayvan olsundu da ne olursa olsundu. Tuğba'dan yardım istedim. Önce "Ne olursa olsun" diyerek yola çıkılmayacağını anlattı bir bir... Beni iyice tanıdı... Sonra beraber benim köpeğimin nasıl olması gerektiği hakkında kriterleri çıkardık ortaya...

Küçük yeğenlerimle anlaşabilecek, sabah işe gitmeden ve akşam işten gelince gezdirebileceğimden ve doğuştan yorgun olmamdan ötürü tembelliğime uyum sağlayabilecek; yemekleri masadan, kıyafetleri yerden kaldırmaya üşendiğimde evi yerle bir olmuş bulmayacağım ve sınırsız sevgimden öpülmekten, sıkıştırılmaktan, sıkı sıkı sarılmalardan bıkmayacak bir köpek olmalıydı benim köpeğim.

Tuğba ile sokakta bulunmuş, sahiplendirilmek istenen bir köpeği ziyarete gittik. Tuğba şöyle bir baktı hayvana, bir-iki test yaptı. "Al, bu senin köpeğin." dedi bana... Ve Smokin eve geldi.

Yeğenlerimin ona işkence yapmadıklarını onla oynadıklarını anlayan, benden bile tembel, onu yürütmeye çıkardığımda banka oturup benim yürümemi izleyen, koltukta unuttuğum ödül mamalarının yanında yatmasına rağmen benden izinsiz hiçbir şeyime dokunmayan, garip sesler çıkarmasına neden olacak kadar sıkı sarılıp kollarımı tekrar gevşettiğimde yine sarılmamı isteyen bir köpeğim, bir bebeğim var artık :)

Bir köpeği (ve bir insanı da) Tuğba'dan daha iyi tanıyabilecek, anlayabilecek biri olduğunu sanmıyorum.

Sandra I.Franko
Sosyal Medya Uzmanı